Türkiye, kadının toplumdaki statüsünü koruma ve kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele etme amacıyla İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzacısı olmuştur Devam eden süreçte sözleşme; Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiştir. Türkiye’nin sözleşmeden çekilme kararı alması da bu nedene dayanmaktadır.

Sözleşmeden çekildik amma, kadına karşı şiddetle ilgili yasalar yürürlüktedir. Konu ile ilgili istismar ve haksızlıkları giderecek yasal düzenleme hazırlandığını biliyorum. Bu gün sözleşmenin bütünü ile değil de çekilme gerekçesi ile ilgili yazmak istedim. 

Önce eşcinselliğin dini yönüne bakalım: Lut kavmi ile ilgili (Hicr suresi 74 ayet)  “Hemen ülkelerinin altını üstüne getirdik. üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık”. (kötü bir iş için kullandığımız, başımıza taş yağacak sözü buradan gelir)

Bu ülkede, yıllardır Diyanet İşleri Başkanları, ilahiyat fakültesi hocaları, imamlar, camilerde olsun okullarda olsun “zina ve eşcinsellikle ilgili”  kuran ayetlerini okur, dinin emir ve yasaklarını anlatırlar. Başkan Ali Erbaş 23 Nisan 2020 Cuma günü hutbenin bir bölümünde  Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor...” dedi. Bu söylenenler üzerine Ankara Barosu haddini ve çizmeyi aşan bir açıklama yayınladı. O sözleri buraya almıyorum çünkü hayli sinir bozcu ve kabul edilemez cümleler.                                                                            

Cumhurbaşkanımız yapılan açıklamayı “Demokratlık adına faşizmi, halkçılık adına millet düşmanlığını, yargı adına hukuksuzluğu, eşitlik adına sapkınlığı yücelten bu mankurtların gerçek yüzleri birer birer ifşa olmaktadır.” sözleriyle eleştirdi.

CHP sözcüsü Faik Öztrak konu hakkında “Bu ülkede inanç sahiplerinin, inançlarını dile getirme hakkı vardır. Ancak bunu dile getirirken birilerinin, yaşam tarzı üzerinden nefret dilini kullanarak, düşman yaratarak bunu yapmamalılar” dedi.

Bu kafaya göre Kuran’da lanetleyen Allah; nefret dilini mi kullanıyor? Bu konuyu laiklik, Atatürkçülük, insan hakları, uluslar arası sözleşmeler ile ilgilendirmek tamamen saptırmaktır. Nedeni de Kuran; Müslümanların kutsal kitabı olup, İslam dinine inanlara hitap eder. İslam’a inanmayanların kuran ayetleri ile ne işi olur ki. Yahudiliğin de Hıristiyanlığın da apaçık günah saydığı eşcinselliği, rahipler bugün eşcinsel iktidarların lanetinden korktuklarından olmalı, vaazlarına konu edemiyorlar. Nihayet bu ay Irak dönüşü Papa Francis "Tanrı günahı kutsayamaz, Katolik Kilisesi de aynı cinsiyetten kişiler arasında yapılan evliliği kilise doktrinine göre günah" olduğu için kutsayamaz" diyerek yumuşak bir tokat atabildi.

Türkiye Barolar Birliği başkanı Feyzioğlu "Ankara Barosu tarafından yapılan bu sorumsuz açıklamayı tasvip etmemiz mümkün değildir.” dedi,                                               

Doğu Perinçek CHP yönetimini eleştirirken ’Eşcinsel çocuklar, lezbiyen çocuklar, travesti çocuklar’ diye bir pankart yapan CHP’li Kadıköy ve Şişli Belediyelerinin Kent Konseyleri cinayet işlemektedir. Bu geleceğimize yönelik bir cinayettir. ABD’nin küreselleşme döneminde, 1980’den sonra Türk toplumuna mezhepsel etnik kimliklerle birlikte uyuşturucu, fuhuş, intihar ve eşcinsellik dayatıldı. Bu, topluma karşı bir cinayettir. Eşcinselliği insan hakkı olarak göstermek hatta bunu çocuklara kadar indirgemek, ABD’nin küreselleşme döneminde dünyaya dayattığı, milleti ayakta tutan bütün değerleri yıkıma uğratma girişimidir. Diyanet İşleri Başkanının kaynak olarak dini göstermesi yerindedir. Ben de milli kültürümüzü, milli ahlakımızı gösteriyorum. Son günlerde giderek artan “Diyanet düşmanlığına” karşı çıkıyoruz. Modern geçinen çürümüş çevreler, bu rezilliği yaptığında görmezden gelen tavrın Atatürkçülükle, modernlikle, ilericilikle hiçbir alakası yoktur. Eşcinsellikten yana bir Atatürkçülük olamaz!

Bayrak şairimiz Ariif Nihat Asya; Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu. Ne oldu ise bize hep azar, azar oldu. Dizelerini, batıdan alınan yılbaşı kutlamasını eleştirmek için söylemişti. Benim dikkat çekmek istediğim ise hep azar azar oldu” alıştırmasıdır. Bu aslında bir manipüle sürecidir ve sadece bizde olmuyor

Yazar Hilal Kaplan’ın tespitlerine göre bundan on yıl önce Amerika'da eşcinsel evlilikler yasal değildi. Evlat edinmeleri yasaktı. 2011’de Obama yönetimi evliliği "erkek ve kadın arasındaki birliktelik" olarak yorumlayan yasayı kaldırdı. Anayasa Mahkemesi'nin 2015 yılında verdiği kararla eşcinsel evlilik Amerika'daki tüm eyaletlerde serbest hale geldi. Eşcinsellerin evlat edinmesi de 15 eyalette serbest.

Böyle giderse aşağıya aldığım olayın bizde de normalden sayılacağı günleri bekleyin Belediye başkanlığı ve bir dönem bakanlık yapmış olan bir milletvekili arkadaşım anlatmıştı. İstanbul belediyesini temsilen Berlin Belediyesini ziyarete gitmiştim.. Belediye başkanı bizi girişte karşıladı ve bana “ alevi misin? Sünni misin? “ diye sordu. Soruya çok sinirlendim  (ben şantiye mühendisliğinden geliyorum bizim ağzımız biraz bozuk olur bağırır çağırırız) daha selam vermeden böyle bir soru hadsizliğine ben de cevap olarak “sana ne lan ib..” diye o argo kelimeleri kullanarak cevap verdim ve tercümana da aynen çevir dedim. Çeviriye adam tebessüm etti. Görüşmemiz bittiğinde memnun olduğunu belirtip size Türkiye’de bile içmediğiniz lezzette bir Türk kahvesi ikram etmek istiyorum dedi ve kahvelerimizi içtik. Ayrılma vakti ben de kendilerine “eşiniz hanımefendi ile beraber sizleri İstanbul’da ağırlamak isteriz” davetinde bulundum. Bizim heyettekilerde bir tebessüm oluştu.  Ayrılınca neden güldüklerini anlattılar. Berlin Belediye başkanı Klaus Wowereit erkekti amma kocası olan bir erkekti.