Güncel sağlık problemi ve kaşıntılı bir deri hastalığı olan uyuzun çok bulaşıcı olduğunu ifade eden Burtom Konur Cerrahi Tıp Merkezi Dermatoloji Uzmanı, Doç.Dr.Seval Doğruk Kaçar, “Uzun yıllar boyunca gelişmiş ülkelerde nadir görülen ve zaman zaman salgınlar yapan bir hastalık olarak bilinirken ülkemizde ve dünyada uyuz görülme sıklığı son dönemde çok artmıştır. Bu artışta politik ve sosyoekonomik sebepli göçlerin etkili olduğu düşünülmektedir. Uyuz, sarcoptes scabie var hominis olarak bilinen küçük bir akar türünün neden olduğu bir cilt hastalığıdır. Böcek benzeri bu akarın deri altına yerleşmesi ile ortaya çıkan hastalık; vücudun farklı bölgelerinde kaşıntı, döküntü ve kaşımaya bağlı cilt yaralarına neden olabilir. Özellikle el, koltuk altı, karın, parmak aralarında kaşıntı ve döküntüler olur. Daha çok hastane, huzurevi, askeri kışlalar, bakım evleri gibi kalabalık ortamlarda aynı kıyafetleri giyen, aynı yatağı paylaşan kişiler arasında daha kolay yayılır. Uyuz, sanılanın aksine kedi ve köpek gibi hayvanlardan insana bulaşmaz. Geceleri yoğun şekilde kaşıntıya neden olan hastalık zamanında tedavi edilmediğinde ciltte yaralar oluşturabilir. Uyuz sürme ilaçlar ile kısa süre içinde kolayca tedavi edilir. Uyuz paraziti taşıyan biriyle doğrudan temas eden kişiler hastalığı kolayca kapabilir. Cinsel yolla da bulaşan parazit, ev halkı arasında da bir salgın şeklinde yayılabilir. Irk, cinsiyet ya da herhangi bir sosyal sınıf ayırt etmeksizin yayılan bu hastalıktır; çocuk bakım tesisi, huzurevi ve cezaevi gibi kalabalık ortamlarda yaşayanlarda daha yaygın görülür. Bu parazit bulaşan kişi; herhangi bir belirti taşımadan da sağlıklı bir kişiye paraziti bulaştırabilir” dedi.

Hastalık nasıl oluşur?

“Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük olan uyuz böceği; deri altına girdiğinde burada yumurtlar; deri altında delikler ve tüneller açarak hızla ürer” diyen Kaçar, “Yetişkin dişi akar, yumurtalarını derinin üst katmanı olan epidermis isimli cilt tabakasına yerleştirdikten sonra tüm hayatı boyunca insan derisinde yaşayabilir. Kaşıntının akara ve ürettiği proteinlere karşı bir aşırı duyarlılık reaksiyonu sonucu olduğu düşünülmektedir. Böcek vücuda girdikten sonra kaşıntının olması için 2-6 hafta kadar bir süre geçer” diye konuştu.

Uyuzun en yaygın belirtisinin geceleri görülen şiddetli kaşıntılar olduğunun altını çizen Kaçar, “Genellikle parmak aralarında, dirsek, bilek, bel, kalça, koltuk altında görülen ve sivilceye benzeyen kırmızı renkli kabarcıklar, yaralar ve döküntüler görülür. Daha yaygın şekilde kızarıklık ve döküntüler olabilir. Uyuz bulaşan kişinin cildinde bazen dişi uyuz akarının deri yüzeyinin hemen altında tünel açması nedeniyle, minik oyuklar görülebilir. Uyuz akarları, genellikle parmaklar arasında, bilekteki deri büklümlerinde, diz, dirsek, penis, meme ucunda yaşamını sürdürürler. Bebeklerde ve çocuklarda saçlı deri, yüz, boyun ve ayak altlarında sulu kaşıntılı yaralar şeklinde görülebilir. Bir kişiye ilk kez bu akarlar bulaştırdığında, belirtiler bir iki ay ortaya çıkmayabilir ancak buna rağmen bu kişiler hastalığı çevrelerine bulaştırabilirler. Bir kişi daha önce uyuz kapmışsa ikinci bulaşta hastalık daha erken ortaya çıkabilir. Yoğun kaşıntılar ve cilt tahrişleri nedeniyle başka cilt enfeksiyonlarının gelişmesi de kolaylaşır” ifadelerini kullandı.

Uyuz tanısı nasıl koyulur?

Doktor tarafından yapılacak sorgulama, muayene ve bulguların değerlendirilerek tanı koyulduğunu anlatan Kaçar, “Gece kaşıntısı olması, evde yakın çevrede kaşınan başkalarının varlığı ve uyuza ait bazı özel bulgular değerlidir. Bazı durumlarda deriyi büyüten özel cihazlar ya da deriden alınacak örnekler incelenerek uyuz böceği de gösterilir. Uyuzun tedavisinde daha çok krem ve losyonlar kullanılır. Uyuza yakalanan kişinin yanı sıra hastanın ailesinin ve hasta ile yakın temasa geçenlerin de şikayeti olmasa bile tedavi edilmesi gerekir. Bu noktada; hastanın yatak örtülerinin, nevresim takımlarının, kullandığı havluların ve kıyafetlerinin tedavi öncesinde en az 60 derece ısıda sıcak suda yıkanması ve dikiş yerlerinden tersinden ütülenmesi önerilir. Yıkanamayan eşyaların ağzı sıkıca kapalı bir torbaya konulması ve en az 72 saat torbada bekletilmesi de parazitlerin ölmesi için yeterlidir. Ev ve arabanın detaylı bir şekilde dezenfektan ile temizliği önerilir. Çünkü uyuz akarları; insan vücudu dışında 72 saatten daha uzun süre yaşayamaz. Tedavi esnasında doktor tarafından reçete edilen ilaçların kullanılması oldukça önemlidir. Tedavi esnasında genellikle doktor tarafından reçete edilen vücut krem ve losyonlarının, ilaç reçetesindeki talimatlar doğrultusunda vücuda sürülmesi gerekir. Bazı durumlarda doktor tarafından ağızdan alınan ilaçlar da yazılabilir” dedi.

Verilen ilaçların nasıl kullanılması gerektiğini vurgulayan Kaçar, “Doktor tarafından reçete edilen uyuz krem ve losyonları boyun bölgesinden başlayarak, ayaklara hatta ayak parmaklarına kadar sürülmelidir. Söz konusu çocuklar ve küçük bebekler olduğunda ise uyuz krem ve losyonları; yüze, tüm kafaya hatta kafa derisine kadar sürülmelidir. Uyuz krem ve merhemlerinin vücuda sürülmeden önce kişinin kesinlikle yıkanması gerekir; krem ve merhemler; muhakkak temiz ve kuru cilde uygulanmalıdır. İlaç talimatlarında belirtilen sürelerde uyuz krem ve losyonlarının vücutta kalması şarttır. Uyuz tedavisi tamamlandıktan sonraki ilk birkaç hafta boyunca kişinin vücudunda tüm uyuz akarlarını ve yumurtaları ölmüş olsa dahi kaşıntı devam edebilir. Ancak kaşıntının 2. ya da 4. haftadan sonra başladığı durumlarda ya da ciltte yeni oyukların, sivilce benzeri döküntülerin çıkması üzerine tekrar tedavi gerekebilir” şeklinde konuştu.

Nelere dikkat edilmeli?

“Kaşıntının yüzlerce sebebi arasından biri olan uyuz ile ilgili farkındalık oluşturmak önemlidir. Çünkü kolay bulaşır ve salgınlar yapar. Aile ve yakın çevrede kaşıntıları olan kişiler, gece artan kaşıntı şikayeti olanlar, özellikle parmak araları, el bilekleri erkeklerde genital bölge kadınlarda meme bölgesinde olan kaşıntılarda uyuz açısından değerlendirilmek üzere doktora başvurmalıdır” diyerek sözlerini sürdüren Kaçar, “Uyuz bulaşı için yakın temas gerekir. Aynı yatağı paylaşmak, aynı eşyaları paylaşmak, el ele tutuşmak gibi uzun süreli temaslarda bulaş riski daha yüksektir. Bunun yanında globalleşen ve modernleşen dünyada, gereken hijyenik koşullara dikkat edilmez ise oteller, güzellik/spor salonları, kuaförler, berberler, yolculuklarda oturulan koltuklar gibi pek çok yer bulaştırıcı kaynak olabilir. Uyuz tanısı alan kişilerin önerilen tedaviyi talimatlarda belirtilen doz ve sürede kullanması, tanı alan hastayla aynı evi paylaşan herkesin tedavi alması, eşyaların gerekli şekilde hijyeninin sağlanması tam iyileşme için şarttır” dedi.