Yunanca kökenli bir kelime olan diploma, ikiye katlanmış evrak anlamına gelir.

Bu hafta ikiye katlanmış bu evrakla alakalı biraz sohbet edelim. Sohbetimiz hoş lafla devam edeceği için hoşaftan üzümü ayırma derdine düşmeyelim lütfen.

Bu arada atalarımız eşeğe semer yük değildir demiş lakin günümüzde semeri yük sayıp semersiz gezmeyi marifet sayanlar var. Bugünlerde daha sık duyar, sosyal medyada görür, ortamlarda şahit olur oldum.

İnsanlar mezun oldukları bölümleri, sertifikalarını ballandıra ballandıra anlatmayı, bunlarla övünmeyi ne çok seviyor. Yok efendime söyleyeyim lisans mezunuymuş, çift ana dal yapıyormuş, yüksek lisansını şurada yapmış, doktora eğitimini sürdürüyormuş falan filan. Her şeyden önce şu noktada anlaşalım. Hayata dair yüzlerce alan var.

Sen bu alanlardan herhangi birinde ya da birinden fazlasında nitelikli bilgi sahibi olmak adına eğitim alıyorsun. Aldığın o katlanır belge yani diploma senin o alana dair şu kadar saat eğitim aldığını ve belirli bir sınırın üzerinde kazanımla o alan için gerekli eğitim süresini tamamladığını gösteriyor. Lakin ikiye katlanan belgeyle hayatı karşılaştırdığında yanıldığın birçok nokta var.

Peki nedir bunlar? Yüzlerce alana sahip hayatın içerisinde birkaç alana dair edindiğin formal bilgiler sana hayatın efendisi olma ya da kendini hayatın tüm alanlarında hakim hissetme yetkisi vermiyor. İşte tam bu noktada katlanır o kağıda sahip semersiz eşekler türemeye başlıyor. Her şeyi bilmiyorsun. Hatta belirli süre eğitim aldığın o alanda dahi bilmediğin onlarca şey var. Öncelikle her şeyi biliyorum her şey halkında fikrim var egosundan sıyrılman gerekiyor. Çünkü bu ego seni sen yapan değerlerinden uzaklaştırırken semersiz gezmene rağmen bunu dert edinmemeye sevk ediyor. Bu araya bir örnek ekleyelim. Hayatı öğrenen, öğrendiği ile öğreten, hayatın informal öğrenicisi diplomasız eşek terbiyecileri var.

Peki kim bu eşek terbiyecileri?

Büyüklere saygıyı, insanlara kibirle yaklaşmamayı, yardımsever olmayı, mütevazı olmayı, doğaya saygıyı, nimetin önemini kavramayı, şükretmeyi öğreten annelerimiz ve babalarımız(atalarımız). Üzülerek ifade ediyorum ki bu eşek terbiyecilerine asi olan semersiz epeyce eşek türedi. Otobüste büyüklerine, hastalara, yaşlılara yer vermeyen, kıyafetinden dolayı insanları sınıflandıran ve yargılayan, aldığı eğitim ile “Ben şu bölüm mezunuyum teyze sen mi öğreteceksin bana terbiyeyi, yokluğu, kanaat etmeyi” diye egosunun kölesi olan, çokbilmişlik sendromuna yakalanan onbinler...

Saygı katlanır o kağıttan daha kıymetli, tevazu bir özgeçmişten daha değerli, kanaat sertifikaların üstünde, vefa üniversite tahsilinden daha vefalı, hele edep ki tüm bu saydıklarımın efendisi. Evvelinde edep sahibi bir insan olacaksın. Yoksa edindiğin o katlanır kağıtta yazan bölüm isimleri eşek terbiyecisinin elinde başarısız bir öğrenci yapar seni.

Ha bu arada biraz konu dışı gibi olacak ama şu anlayışta git gide yaygınlaşıyor. Mezun olunan bölüme dair devletler bünyesinde yaşayan vatandaşlara kamu alanında iş bulmakla yükümlü değildir. Mezun olunan her bölüm kişiye o bölüme dair farkındalık kazandırır. O katlanır kağıt bir kazanımdır.

Yurtdışı hayranı biz Türkler, yurtdışında şu diplomalara olan bakış açısını bir araştırsın. Hayran olduğumuz o topraklarda Arkeoloji bölümünden mezun bir kişi otomotiv tamircisinde çalışıyor. Bizim Türk soruyor tabi “Ee kardeşim devlet, iş imkanı ?” Cevap manidar. Ben arkeoloji alanına ilgi duyduğum için o alanda bilgi edinmek adına o bölümü okudum. Şu an yaptığım işi de seviyorum.

Elbette o alanda bir çalışma alanı oluştuğunda çalışmak isterim. Ülkemizde mevcut durum nasıl peki? Cevabı size bırakıyorum. Konuyu çok dağıtmayalım. Atalar ne de güzel demiş ameli boynuna, semeri sırtına diye. Peki nedir bu hikmetli sözden almamız gereken mesaj, Islah olmayan, yola gelmesinden ümit kesilmiş kişileri kast eden bu sözün kast ettiği kişilerden olmamak temennisi ile katlanan kağıt sahibi oldukça gönlümüzünde o denli tevazu ile katlanmasını ümit ediyorum.

Esen kalın...