Merkezi ve yerel yönetim kurumlarının hizmet kadrolarına geçirilen taşeron işçiler, emekli edilme bildirimiyle şok yaşamaya başladılar. Bu durum, aslında en başından belliydi.

4 Aralık 2017 tarihi itibariyle…

Hizmet alımı yapılan şirketlerde çalışıyor durumdaki işçiler, kanun hükmündeki bir kararnameyle devlet çatısı altında alınmışlardı.
Sayıları;
1 milyon dolayında!

Merkezi yönetim kurumlarında doğrudan ve belediyelerde de doğrudan veya varsa şirketlerinde, istihdam sağlanmıştı.

Uygulamadan yararlanabilmek için “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak” şartı da bulunuyordu.

…Ve!
Zaman geçtikçe…
Bu statüdeki işçiler, özellikle son zamanlarda ani bir gelişmeyle karşılaştılar ve şok yaşıyorlar.
Kurumlarında;
Personel departmanlarından gelen telefon ve davetle ‘emekli edilme’ bildirimi almaya başladılar.
‘Re’sen emeklilik’ uygulanıyor.
Devlet çatısı altında;
Çalışma hayatlarına devam ediyorlarken, zorunlu emeklilikle karşılaşan işçiler, sendikalarla görüşmeye başladılar.

Sonuç alınamadı.
Kurumlarındaki en yetkiliyi, hatırlı kişileri veya siyasileri dahi devreye sokmaya çalışsalar, emeklilikten kaçınılmazdı.
Çünkü…

Tabi olunan;
Kanun hükmündeki kararname, işçileri şoke eden ‘zorunlu emeklilik’ hükmü kuralını da en başından koymuştu.
Açık ve net ifadeyle “Bunların istihdam süreleri hiçbir şekilde sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihi geçemez.” deniliyor.

İşveren tarafına bakarsak…

‘Taşerona kadro’ talebi ve sürecine, ‘vasıfsız çalışan’ ve ‘bütçe maliyeti’ olarak, sıcak bakılmıyordu.

Nitekim…
Söz konusu kararname; ‘re’sen emeklilik’ hükmüyle de, zamana dayalı tasfiyeyi henüz en başta kurallaştırmıştı.
Sendikaların da, ‘gereken refleksi göstermediği’ düşüncesi de gündeme gelmiş oldu.
Son durumla…
Yasal emeklilik vakti henüz gelmemiş olanlar, mesai arkadaşlarının yaşadığıyla kendileri için de o vakte hazırlıklı olmaları gerektiğini öğrenmiş olanlar.