CHP benin inanç ve değerlerime karşı

CHP Halka inanmıyor, halkın iradesine güvenmiyor,

Cumhurbaşkanını meclise seçtirmem diyor, o zaman halk seçsin diyorsun

Halka da seçtirmem diyor, sen bela mısın? Ne istiyorsun diyorsun?

Benim istediğim olur, benim istemediğim olmaz diyor

(Muhsin Yazıcıoğlu)

Bu konuşma, 11.Cumhurbaşkanı seçiminde Ak Partili biri seçilmesin diye 27 Nisan 2007 tarihinde meclise girmeyen CHP için yapılan bir eleştiri idi. Çünkü hukukçu gibi değil de devrim muhafızı gibi hareket edenler, TBMM’de yıllardır süregelen geleneği CB seçiminde “toplantı yeter sayısı için mecliste 367 milletvekili bulunmalıdır” safsatası ile yıktılar.

Yapılan tamamen hukuk cinayeti idi. Daha önce hiçbir Cumhurbaşkanı seçiminde böyle bir şart aranmamıştı. Bunu yaparken güvendikleri Anayasa Mahkemesi gibi bir yer vardı. Yine de bazı üyeler 'Biz bu kararı torunlarımıza anlatamayız' dedi ama karar eli mahkum çıkacaktı ve çıkartılmıştı. Ayrıca 27 Nisan günü Genel Kurmay Başkanı tarafından E-Muhtıra verilmişti.

Vesayet sistemi ha bire şimşek çakıyordu. Erken seçim kararı alındı, seçime gidildi, vesayet odakları Cumhuriyeti istismar ederek, sözde cumhuriyet mitingleri düzenlediler amma; bu seferde Millet şimşek çaktı ve Ak Parti yüzde 47 oy aldı.

MHP Cumhurbaşkanı seçim krizini Meclise gireriz diyerek çözdü. Akabinde MHP ve AK Parti Anayasa değişikliğine giderek, artık TBMM de Ali Cengiz oyunlarıyla değil, halkoyu ile CB seçimi için referandum kararını meclisten çıkardılar. Milletimiz bu referandumda yüzde 69 evet demiştir. CHP tabi ki hayır cephesindeydi

.

Mecliste CB seçmek için toplantıda bulunması gereken milletvekili sayısı için

367 arayanlar, Atatürk’ün nasıl CB seçildiğini merak ederler mi?

(tarihçi yazar Mustafa Armağan tespitiyle) 333 Milletvekilinin olduğu mecliste salt çoğunluk (yarıdan bir fazlası) 167 vekil eder. Cumhuriyetin ilanı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 159 katılım 158 oyla yapılmıştır. Efendim o günkü anayasa vs diye zırvalayanlara; bu günkü anayasada da böyle bir hüküm yok, yaşananlar uydurma ve zorlama bir hüküm çıkarmadır. Yapılan; Atatürk döneminden bu yana oluşan teamülü alavere dalavere yaparak yıkmaktır.

Bu anayasa paraşütle indirilmiş vesayetçi bir anayasadır! Kenan Evren anayasası Türkiye’ye yetmiyor yeni sivil ve çağdaş bir anayasa yapılmalı görüşü siyasilerce devamlı söylendi. 2007 seçimleri sonrası bu çalışma Ak Parti tarafından başlatıldı Türkiye’de herkesin her kesimin anayasa için katkısı, istendi..

Bu arada MHP ve Ak Parti Şubat 2008 de TBMM de 411 oyla başörtüsü yasağını kaldırdı. (411 oy kaosa kalktı) Bir ay sonrada, sen fazla oldun dercesine 14 Mart 2008 tarihinde Ak Parti için kapatma davası açıldı.

Bu süreçte ana muhalefet partisi göstermesi gereken demokrat duruştan çok uzaktı

Anayasa mahkemesinde 6 üye Ak Parti kapansın 5 üye kapanmasın yönünde oy kullanmış, nitelikli çoğunluk için 7 oy gerektiğinden futbol deyimiyle çizgiden dönmüştük. Sadece hazine yardımı için tenkisat cezası verilmişti.

2010 yılına geldiğimizde, Anayasa’daki kötü huylu vesayet urlarına referandum yoluyla halk operasyonu yapalım dedik. TBMM’de maddelerin görüşüldüğü son gece

Deniz Baykal’ın gizli kamera görüntüleri internete düştü. Ertuğrul Gunay’ın ifadesiyle “bir kamera şakası” sonucu Kemal Kılıçdaroğlu 33.kurultayda (22 Mayıs 2010) CHP genel başkanı seçildi. Pragmatik olarak bakarsak İyi de oldu.

Ak Parti karşısında CHP on ikisi seçim, üçü de referandum olmak üzere tam 15 kez sandık mağlubiyeti aldı. (Baykal 2002-2007 genel, 2004-2009 yerel seçimleri ile 2008 referandumunu kaybetti, kalan 10 mağlubiyet Kılıçdaroğlu dönemine aittir.).

Muharrem İnce “çıkmışsın yenmiş, yenmiş de yenmiş” derken haksız değil.

Madalyonun diğer yüzüne bakarsak, muhalefet partileri demokratik sistemin olmazsa olmazıdır. Ne yazı ki bizdeki ana muhalefet partisi, yaşadığımız coğrafyanın bir ateş çemberi olduğunu bal gibi bildiği halde mevcut kadro ile maalesef siyaseti ucuzlatıyor.

Türkiye 1984 yılından bu yana PKK terörü ile meşgul ediliyor. İran Irak savaşı yaşandı, peşi sıra Irak işgal edildi, Suriye iç savaşı var, NATO ortağımız güneyimizde güneyimiz de terör devleti kurma peşinde, batıda Yunanistan iflas etti, Gürcistan karıştırıldı, Ukrayna hakeza, Kırım ilhak edildi, Ermenistan’ı Azerbaycan’a saldırttılar. Bu atmosferde ciddi bir biçimde mücadele eden bir ülkeyiz. ABD ve Rusya’nın bulunduğu Suriye içlerine üç askeri harekat yaptık. Mavi vatan dedik Libya’ya uzandık. Şimdi de Siber Vatan kavramını telaffuz ediyoruz. İktidar ve muhalefet olarak müştereklerimizin çok olması gereken bir zaman dilimindeyiz!

Biz de Antep çöplüğünde mi birleşmeliyiz?

Suriyeli mültecinin itirafı beni çok etkilemiştir. Biz Suriye’de peşin hükümlü ve ön yargılı yaşıyorduk, ayrımcılık zamanla arttı. Alevi Araplar iktidar olduğu için kimseyi beğenmiyordu. Sünni Araplar çoğunluk olduğu için kimseyi beğenmiyordu, Hıristiyan’ı zengin olduğu için kimseyi beğenmiyordu. Kürt başka, Arap başka, Türkmen başka beğenmiyordu. Herkes dedikodu yapıp sosyal medyada küfürleşiyordu, herkes çokbilmişti, herkes en ahlaklı en dürüst, en dindar en namuslu benim diyordu.

Şimdi durum değişti. Hepimiz Gaziantep çöplüklerinde birleştik. Çöp toplarken artık kimse kimseyle tartışmıyor, çöplüğe düşünce birleşmeyi öğrendik”.

Ana muhalefet liderine bakıyorum yazının başlığı “bela mısın?” meramını ifadeye yetmiyor. Tutarsız, yalan yanlış ifadeler, hiç yakışmayan kaba sözlerle gündemde.

Yıl 2011 Mitingde (önceden çalışılmış intibaı veren) “ananı ananı” gibi bir çirkinlik

Yıl 2021 ancak hezeyan halinde söylenebilecek “Sözde Cumhurbaşkanı” hakareti. Kime hakaret diyorsun? Milletin yüzde 52 oy verip birinci turda seçtiği insana.

Erdoğan hakkında devlet adabına sığmayan, amiyane deyimiyle ipe sapa gelmez, camdan cama “hu komşu duydun mu” tarzı mahalle dedikodusu suçlamalar.

Peki senin siyasi amel defterinde neler var?

Aslında uzun uzadıya iddialı bir şekilde söyleyip, sonra yuttuklarını yazayım diyordum baktım ki yazı dizisi olacak boyutta malzeme var. Bu nedenle sadece TV de milletin gözü önünde söylediği üç tarih ve üç beyanı aldım.

Aralık 2020 Bütçe konuşmasında Efkan Ala yüzüne bakarak bu üç konuşmasını hatırlattı.

Tarih: 12 Ocak 2011 yüzde 40 alamazsak tüm yönetim olarak gideriz.

(Yüzde 25,98 aldı gitmedi)

Tarih: 27 Mart 2015 yüzde 35 alamazsak bedel öderiz,

Tarih: 22 Mayıs 2015 kendisine soruluyor, geçen seçim yüzde 26 aldınız bunun altında kalırsanız bırakacak mısınız?

Cevap elbette! (yüzde 25,13 aldı gitmedi),

Kim bilir belki de bu sözleri diliyle söylüyor içinden de, canım istediği zaman giderim diyordur.