Bizi NATO’ya iten Stalin’dir. 1870'ten itibaren Çarlık Rusya’ sının denetimine giren Kars ve Ardahan, Kurtuluş Savaşı sonrası 1921 Kars ve Moskova antlaşmalarıyla geri alınmıştı. Sovyetler, 1945 yılında 1925 Dostluk ve Tarafsızlık (Saldırmazlık)  Antlaşmasını tek taraflı olarak uzatmayacağını bildirmiş ve 1921 Moskova antlaşmasına aykırı olarak da, Türkiye’den Kars ve Ardahan illerini istemiştir. Bunun yanında asıl istedikleri Boğazlarda üs kurmaktı. Sovyetlerin bu talepleri savaş ihtimali doğurunca;  ABD-Batı Blok una zorunlu olarak yakınlaştık. Kore’de çok ağır bir bedel ödeyerek 1952 yılında NATO üyesi olduk. Bu tarihten itibaren milli adımlarımızın yerini Global adımlar almıştır. Ordumuz güvenliğimiz, silahımız istihbaratımız NATO şemsiyesi altında şekillenir olmuştu. Bu durumun tabii sonucu olarak yerli ve milli silah sanayimiz yok oldu. Geçen haftaki sayımızda Vecihi Hürkuş’tan söz ettik. Bu gün de diğer cevherlerden söz edelim.

Yerli ve milli çaba sahibi İkinci dikkat çeken kişi Atatürk tarafından soy isimi verilen “Göklerine hakim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, mahkumdur” sözünün sahibi Nuri Demirağ’ dır. 1931’de, Asya’yı Avrupa’ya bağlayacak Boğaz Köprüsü projesini yaptı. Atatürk tarafından çok beğenilen proje hükümet tarafından reddedildi. 1933’te Keban Barajı projesini ilk kez dile getirdi. Yabancıların çimento tekelini kırmak için çimento fabrikası kurmak istedi. Bu teşebbüsüne de izin çıkmadı. 1936’da, Beşiktaş’ta Nuri Demirağ Uçak Atölyesi’nin temelini attı. Demirağ hiçbir zaman işbaşındaki hükümetten gerekli desteği göremedi. Uçak imal etti. Siparişler aldı. Bir uçağı plotaj hatasıyla düştü. Hazırlanan raporlar uçakta teknik bir sorun olmadığını ortaya koyuyordu ama THK siparişlerini iptal etti, yurt dışı siparişlerinin de önüne engeller koyulmaya başlandı. Yaşanan iç ve dış gelişmeler sonucunda da Nuri Demirağ’ın fabrikası kapanmak durumunda kaldı ve Türkiye’nin uçak üretimi durdu Devam edebilseydi bu gün F-35 uçağını yapan ülke olmak işten bile değildi.

Bir diğer isim Nuri Killigil paşadır. Kafkas İslam Ordusu Komutanı olduğu dönemde Bakü ve Dağıstan'ı Rus işgalinden kurtarmış sonrasında Anadolu'ya geçerek Kazım Karabekir Paşa'nın kolordusuna katılmıştır. Enver paşanın kardeşi, İngiliz’leri bozguna uğratan Kut'ül Amare Zaferi komutanı Halil (Kut) Paşa'nın da yeğenidir.  .

Orduda çok başarılı görevler yapmasına rağmen gözü hep savunma sanayinde idi. Türkiye'nin kendi silahını kendisinin üretmesi gerektiğine inanıyor. Biz tarih boyunca ne zaman kendi silahımızı ürettiysek hep muvaffak olup zaferler kazandık. Ancak başkalarının ürettiği silahlarla hep kaybettik diyordu.

Nuri Killigil Paşa, matara, gaz maskesi, çelik başlık, tabanca, 81 milimetre havan, mühimmat, tapa, uçak bombası, tahrip kalıpları da üretiyordu. Killigil Tabancası olarak bilinen tabanca İstanbul'da Askeri Müze'de sergilenmektedir. Nuri Paşa, imal ettiği silah ve mühimmatı Milli Savunma Bakanlığı'na satıyor, yurt dışına da ihraç ediyordu. Mısır, Pakistan, Suriye gibi ülkelere de silah, tapa ve mermi satıyordu. "Nuri Paşa, İsrail'in kuruluşuna karşıydı ve 'Devlet üstüne devlet olmaz.' Diyordu Nuri Paşa, fabrikasında 2 Mart 1949'da meydana gelen büyük patlamada can verdi.  Patlamayla ilgili kapsamlı itfaiye ve adli tıp raporları kayıptır. TBMM'de gizli bir oturum gerçekleştirilmiş ama bu güne kadar tutanakları açıklanmamıştır.

Aynı şekilde Şakir Zümre Türk Sanayi Harbiye ve Medeniye Fabrikası, 1944 yılına kadar savunma sanayiine hizmet ettikten sonra ABD’nin yaptığı Marshall yardımları neticesinde Silah üretimini tamamen bırakmak zorunda kalmış ve ağırlıklı olarak soba üretimine geçmişti. 1970 yılında da kapanmıştı.

Menderes ABD ve Amerika’dan alamadığı yardım için 1960 Ağustos'unda Sovyetler Birliği'ne gidecekti. Gidemedi darbe yaptılar, idam ettiler.

Demirel 19-29 Eylül 1967 Moskova’ya gitmiş Arpaçay Barajı, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, Aliağa Rafinerisi, İskenderun Demir Çelik Fabrikası anlaşmalarını imzalamıştı: 1971 muhtırası ile indirdiler.

Erbakan zaten yerli ve milli sanayi, ağır sanayi denince akla ilk gelen idealist. Hiç bir zaman ABD yörüngesine girmeyecek bir siyasetçi, Başbakan olduğunda ABD elçisi gelmiş görüşmüş ilişkiler için altı maddelik bir istek sunmuştu. Erbakan hoca da tam tersini yapmış gayr-i milli ABD yörüngesine hiç bakmamıştı, 28 Şubat darbesi ile görevden ayrıldı, partisi kapatıldı, siyaseten yasaklandı. O dönemde Türkiye’de demokrasi şalteri indirilmiş, karanlıktan istifade devleti soyulmuştu.

Bu gün yerli ve milli silah sanayide, Erdoğan’ın kararlı adımları ile elde ettiğimiz başarı,; bize silah vermeyen Haçlı batının ülserini kansere çevirdi. Bu nedenle ülkemize karşı yüzyılın kuşatması yapılıyor. ABD, Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum zararlıları kaşımızda sıralanmış vaziyetteler. Haçlı görüntüsü olmasın diye de, Suudi ve BAE gibi ülkelere de senaryoda göz boyama rolü verilmiştir. Papa ziyareti ile Irak’ta bazı güçler sindirilip (suni Kürtler) bazı kesimlere de ihanet dopingi yapıldığı inkar götürmez.  

Hulasa ehli salip boş durmuyor, aynı müdahalelere devam ediyorlar, mit kumpası, gezi Vandallığı, 17-25 Aralık hukuk kılıflı darbe ve 15 Temmuz. Biz de savunma sanayimizde her gün yeni bir başarı ile camlarını taşlamaya devam ediyoruz.