Ya İstanbul beni alacak ya ben İstanbul'u

Fatih Sultan Mehmet

1453’e kadar insanoğlu’nun dökebildiği en büyük top İstanbul’un fethinde kullanılan toplardır. Topların planını t Fatih çizer, Hayrettin, Muslihiddin ve Urban Ustalardan döküp dökemeyeceklerini sorar. Ustalar da çizimleri bir süre inceledikten sonra padişaha bunu dökeriz ama güllesine ve atış hesaplamalarına karışmayız nereye düşeceğini hesap edemeyiz derler. “hele siz topu dökün, o meseleleri ben bizzat kendim halledeceğim” der. İstanbul surlarını döven topun adı Şahi topudur. Havan topunun mucidi de Sultan Fatih’tir. İstanbul’un fethi için verilen savaşta işte bu yerli ve milli silahlar kullanılmıştır.

NATO üyeliği ile Türk ordusu teknik deyimiyle “milli ordu” vasfını bırakıp “global ordu” sınıfına girdi. Global ordular ikili anlaşmalar nedeniyle başka milletlerin orduları ile hedef birliği içinde olurlar ve kendini hiç ilgilendirmeyen,  zarar görmediği binlerce kilometre mesafedeki ülkeye paktın kararıyla gitmek zorunda kalır. Silah tercihinde de bağlı olduğun paktın silah standardı ile donatılır. Şu iyi bilinsin ki NATO demek ABD demektir. ABD yıllarca silah yardımı yaparken (silah yardımı sözü aldatmasın para verip aldığımız silahlardır) Yunanistan ile bizim aramızda 7/10 oranını uygulamıştır. Yani Türkiye’ye 10 adet tank satarsa, nüfusu İstanbul’dan az olan Yunanistan’ a da 7 tank satmıştır. . Emekli Orgeneral Ergin Saygun  “Türk Ordusunda Balyoz” adlı kitabında; batılılar "...İsrail'i üzmeyecek, Yunanistan'ı, Ermeni'yi, Rum'u ezmeyecek bir Türkiye isterler. Güçlü bir Türkiye istemezler..." gerçeğini yazar. Bize Patriot vermeyen ABD bizim S-400 almamıza şiddetle karşı çıkar. Bunun tek sebebi vardır. Yarın kendilerinin planladığı bir saldırıda savunma yapacak silaha sahip olmamızı istemiyorlar. Bu işin başka lamı cimi, izah tarzı yoktur. Müttefikmiş, dostmuş tamamı palavra sözlerdir. NATO üyeliği bizim silah sanayimizi ve girişim melekemizi yok etmiştir. Bu gün düştüğümüz yerden kalkmaya çalışıyoruz.

NATO üyeliğimiz öncesinde de yerli ve milli projelerle ilgili öne çıkan isimler vardır. Kırmızı şeritli istiklal madalyası ve TBMM tarafından üç kez takdirname verilen tek kişi olan Vecihi Hürkuş havacılıkta ilk isimdir. Türkiye’nin ilk yerli uçağını 28 Ocak 1925'de uçurmuştur. Ancak ödül yerine, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmaması, bu nedenle İzin verecek merci olmadığından, izinsiz uçuş yüzünden cezalandırılır.

                                     

İkinci uçağını yapıp İstanbul’dan Ankara’ya uçan Vecihi Hürkuş; Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almıştır. Uçağı söküp Prag’a götürmüş orada yeniden monte etmiş ve gerekli sertifika

alınabilmiştir                                           

Kafkas cephesinde Rus uçağı, Kurtuluş savaşında ise Yunan uçağı düşüren Vecihi Hürkuş 1937 yılında Türk Hava Kurumu, tarafından mühendislik eğitimi alması için, Almanya'ya mühendislik okuluna gönderilir. 1939 yılında mezun olarak ülkesine dönen Vecihi Hürkuş'a iki yılda mühendis olunmasının imkânsızlığı gerekçesiyle uçak mühendisi ruhsatı verilmez.

Dünyada sabotajların, en yüksek olduğu sahalardan biride silah sanayidir. TÜBİTAK çalışanı mühendislerimizin intihar süsü verilen ölümleri bu cümledendir. 1954 yılında ilk sivil havayolu şirketi olan Hürkuş Hava Yolları'nı kurmuştur ancak; o tarihlerde Türkiye iki yıllık NATO üyesidir. Kazalar, kaçırılmalar ve sabotajlar gibi sebeplerle şirket uçuştan men edilmiştir.  Dramatik bir hayat yaşadı. Hayatının son dönemlerinde maddi sıkıntılar çeken Vecihi Hürkuş, Ankara’da anılarını yazdığı bir dönemde beyin kanaması geçirdi. 1969 yılın yılında vefat etti.

 

Hollywood ABD için en güçlü algı merkezidir dense yanlış olmaz. Onların kovboy filmleri bizim tarihi dizilerimizin çekilmesini daha doğrusu akıl edilmesini yarım asra yakın engellemiştir. Tommiks Texas paçavraları ile avunan önemli bir kitlemiz oldu..   Amerika’nın Hollywood’u  varsa; bizimde Yeşilçam sinemamız vardı. “yönetmenliğini Ertem Eğilmez'in yaptığı ve Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen, Müjde Ar, Ayşen Gruda ve Itır Esen gibi güçlü isimlerin rol aldığı 1977 yapımı komedi tarzı filmde Şener Şen Vecihi rolüyle evlerin damlarını milletin başına yıkan sakar bir pilotu oynuyordu” Biz istiklal madalyalı kahramanının adını matrak bir şekilde hafızalara kazırken,  ABD Rambo ve Rocky Balboa gibi hayali kahramanlarla beyinleri kendine taraftar yapıyordu.

Savunma sanayinde bu gün geldiğimiz nokta için şunu söylemek mümkündür. “kötü müttefik/sözde müttefik silah sahibi yapar” Artık NATO’nun taşra çocuğu, varoş çocuğu görülen Türkiye; hakkını arıyor, ayağına basılınca da batının camlarını taşlıyor.