Hayallerimizi süsleyen seyahat rotaları genel olarak uçsuz bucaksız mavilikleri, kızgın kum ve parlayan güneşi yada sararan yaprakların yoğunluyla meşhur destinasyonları getirse de akla; bu ülkeyi beyaz örtüsüyle de görmek gerek...

Bu düşünceyle kışın doruklarda yaşandığı bir rota çiziyoruz kendimize...

Evet, bugünkü yazımızın konusu; ismiyle, cismiyle zihinlere dolu dolu kazınan Karlıova...

Burası yılın altı ayı kar altında olan bir ilçe ve haliyle ana haber bültenlerinde "yoğun kar yağışı", iş yerleri açılamadı, okullar tatil edildi", "ilçede sadece fırınlar açık" gibi haberlerle bize kendini hatırlatıyor...



Çetin bir yolculuk sonrası varıyoruz Bingöl Karlıova'ya...

Burasının il merkezine 75 kilometre uzaklıkta bulunan, kentin en kalabalık üçüncü ilçesi olduğunu belirterek devam edelim...

***

İlçe merkezine geldikten sonra bir kahvehaneye oturup soluklanıyoruz...

Sıcak bir karşılama, "hoş geldiniz, buyrun bir çayımızı için" davetleri arasında, yudumluyoruz çayımızı ve aralıyoruz samimi bir sohbetin kapısını...

"Bursa'dan geliyoruz, böyle bir kar görmedik" 

Kahvehane işletmecisi Ali dayı, söze başlıyor:

"Eee... Boşuna Karlıova dememişler buraya, senenin yarısı beyaz cennete dönüşüyor ilçemiz"



Merak ederek, ilçenin ismini alış hikayesini soruyoruz...

"1936 yılında Bingöl, il olarak ilan ediliyor ve sıra ilçelerine isim vermeye geliyor. İlçe isimleri için de değerlendirme yapan heyetin istişaresine bir posta eri tesadüfi bir şekilde ortak oluyor...

"İzin verirseniz ben isim önereyim"

-Tabi, buyur bakalım...

"Dışarıya bir bakın, her yer dümdüz, kar örtüsü olabildiğince kalın. Buranın adı "Karlıova" olsun

Gerçekten de isim beğeni kazanır ve ilçenin adı Karlıova olarak verilir.




Kahvehanedeki hoş sohbet sonrası, hava da kararmak üzereyken ilçenin sokaklarını adımlamaya başlıyoruz.

Bize, bizi karşılayarak eşlik eden Nevzat ve Cahit ağabeyin de sohbetiyle birlikte kenti tepeden gören bir noktaya varıyoruz.

Gecenin ışığı kar tanelerine vuruyor, muazzam bir an ve bizi mutlu eden fotoğraflar...

***

Bu ufak ama göz doyurucu bir gezintinin ardından midemizi de doyurmak amacıyla yine ilçe merkezinde bulunan bir kebapçıda buluyoruz kendimizi...

Nefis bir sac tava, "bazı lezzetler, bazı bazı yerlerde değil, burada yenir" dedirtiyor bize...

***

Karnımızı da doyuruyoruz ve konaklamak adına Karlıova Öğretmenevi'ne geçiyoruz.

Burası için ayrıca bir paragraf açmak gerekiyor: Özellikle bahsetmek gerekirse, Türkiye'nin çok yerinde gördüğümüz öğretmenevlerine oranla, modern, yeni ve temiz bir tesis karşılıyor bizi...

Dışarıda dondurucu bir soğuk, burada ise sıcak bir ev konforu...




İlçeyi geziyor görüyoruz fakat bizim için olmazsa olmaz, köyler, tarihi yapı ve kırsal...

Sabahın ilk saatleri ile birlikte tekrar düşüyoruz yola. Akşam geçtiğimiz yolların tekrar karla kapandığını görmek bizim için nadiren gerçekleşen bir durum olsa da burada olağan...



***

Hayvancılık ilçenin tek geçim kaynağı, bizim de fotoğraflarımızın yegane konukları.

Kış olup doğa karla kaplandığında köylüler hayvanlarını karların üzerine günde üç kez çıkardıkları saman balyaları ile besliyor...

Her şeye rağmen köylü halinden oldukça memnun...

Onlara göre "şehrin gürültüsünden, stresinden uzak bir hayat, her şey..."




Her girdiğimiz köyde bizi evlerine davet eden insanlara konuk oluyor ve heybemize güzel kareler, güzel anılar ekliyoruz...

Ve her şeyde olduğu gibi burada da veda vakti geliyor...



***

Ama şunu eklemeden bitirmeyelim yazımızı.

"Buraları bir de baharda görün, biz göreceğiz..."