Sağlam gibi görünen bir işte, sağlıksız olan bir yönün bulunması durumunda kullanılan deyimdir. Ardından ya kuşku, ya olmaz ya da hadi bakalım hayırlısı olsun gelir. Günümüzde normalmiş gibi görünse de derinlerine indiğinizde işin aslının öyle olmadığını gösteren pek çok durum bu deyime uyar.

Yıllar önce Abraham Maslow insanın motivasyonu için bir kurallar zinciri olduğunu söylemiş ve alt basamaktan üst basamağa doğru bazı katlar şeklinde ihtiyaçlarımızın yerleştiğini belirtmiştir. Bunu bir apartman şeklinde düşündüğünüzde en temel katta beslenmenin olduğunu görmekteyiz. Yani düzgün beslenmediğiniz takdirde atacağınız üst katlar her zaman risk taşır, yıkılıp gidebilir. Hatta üst katları oluşturamama gibi bir olasılık da vardır.

Biyokimya, insan metabolizmasının en ince ayrıntısı ile ele alındığı bilim dallarındandır. Biyokimyanın beslenme ile ilgili kısımlarını okuduğunuzda şu satırları bulabilirsiniz: Bazal metabolizma enerjisi, 24 saat uyur vaziyette iken vücudumuza gerekli minimum enerji miktarıdır. Erişkin bir kadında bu miktar 1500-1700 kalori, erişkin bir erkekte ise 1700-1900 kalori civarındadır. Bu miktarların altında alınan enerji yağları yakmaya başlayacaktır. Ancak bu arada kan proteinleriniz azalacak, kas proteinleriniz azalacak, enfeksiyonlara yatkınlık artacak yani vücudunuz rayından kısa veya uzun vadede çıkacaktır. O zaman düşük kalorili bir liste ile zayıflamayın. Liste görüntüde iyi olabilir, zayıflatabilir, ama bir bit yeniği var işte.

Yıllarca doğal doymuş yağlardan korktuk. Damarlarımızda yağ birikir, damar sertliği ve ardından tansiyon yüksekliği, kalp krizi, felçler ve aniden, erkenden ölüm olur diye. Peki anne sütünde ne kadar doymuş yağ var biliyormusunuz? Bu mükemmel ve halen pek çok sırrına eremediğimiz vücudumuzu oluşturan yaratanımız, doymuş yağları doğar doğmaz bizi güçlendirip hayata hazırlasın diye neden anne sütüne koydu acaba? Üstelik unutulmasın ki bayağı bir süre bebek sadece ve sadece bu yağları alarak beslenmekte. Bugün şu kesindir ki kolesterol pek çok hormonun, D vitamininin, yağların ve vitaminlerin emilimi için gerekli olan safra asitlerinin yapısında yer alır. Beynimizin % 20 sini oluşturur. Hücrelerin zarlarında, yani güvenlik kapılarında yer alır. Ünlü Hekim Uffe Ravnskov yaptığı araştırmalar sonrasında kolesterol kuvvetli bir antioksidan maddedir, virüslere ve diğer mikroplara karşı etkilidir diyor. Kolesterolünüzü düşürdükçe her tür enfeksiyon hastalığına karşı risk altında olursunuz. Öyle ki San Francisco’da yaşayan 100 bin insan 15 yıl incelendiğinde enfeksiyon nedeni ile hastaneye yatan hastaların çoğunluğunu kolesterolü düşük hastalar oluşturuyordu.

Ülkemizde de belli yaş grubu insanlarımızın yakından tanıyıp takip ettiği dünyaca ünlü bir kalp cerrahı vardı. Dr.Michael DeBakey. Bin ameliyatlık bir çalışmasını tamamladıktan sonra şunu söyledi: Damar sertliğinin kandaki kolesterol konsantrasyonu ile hiçbir ilgisi yoktur. Peki biz kolesterolü ne yaptık? Korkunç bir düşman. Bu işte bir bit yeniği var mı? Var.

İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir (Tolstoy).

D VİTAMİNİ TOKSİK OLABİLİRMİ?

Kıymetli okurlarım. Kaslar, kemikler, bağışıklık sistemi ve daha bir çok dokumuz için çok gerekli olan D vitamini asla gelişigüzel kullanılmamalıdır. Literatürde toksik hale gelmiş vaka sayısı çok az olmasına rağmen (en iyi bilinen vakaların biri 73 yaşında ve yıllarca günde 10 bin ünite kullanan bir erkektedir. Diğeri ise günde 130 bin ünite kullanan 56 yaşında bir kadındadır ve 20 ay sonra toksikasyon oluşmuştur. Yani D vitaminine bağlı toksikasyon ihtimali çok zayıftır) son zamanlarda bu vitamin gelişigüzel alınmakta ve maalesef tıp ile hiçbir ilgisi olmayan kişiler tarafından yazılı ve görsel medya da buna alet edilmektedir.

15 Aralık 2021 Tarihli bir makale D vitamininin toksik doza ulaştığının bazı belirtiler ile kendisini gösterebileceğini çok güzel açıklamaktadır. Bu belirtiler spesifik olmasa da ciddi şüphe uyandırmalıdır. Bazı granülomatöz hastalıklar, lenfomalar, bazı doğumsal hastalıklar, D vitamini metabolizması bozukluğu gibi hallerde D vitamini zehirlenmesi daha sıklıkla karşımıza çıkabilir.

Şüphe anında mutlaka kan D vitamini düzeylerini ölçmek gerekir. 150 ng/Ml üzeri dozlar sıkıntılıdır. Kan kalsiyum düzeylerinin artmış olması da anlamlıdır. Bu değerler bulantı, kusma, ishal veya kabızlık, azalmış iştah şeklinde yakınmalar doğurabilir. Bunun dışında hafıza değişiklikleri, fazla idrara çıkma, böbrek taşları oluşumu da D vitamini zehirlenmesinde görülebilen belirtilerdendir.