Evinizin yan tarafında bataklık bir arazi var. Sivrisineklerden illallah dediniz. Belediye ekipleri geldi, ilaçlama yaptı. Bir müddet sinek olmaz. Sonra yine sinekler artmaya başlar. Taa ki bataklığı kurutana kadar. Tıpta da böyledir. Bazı ilaçları alırsınız. Bir müddet rahatlarsınız ama ilaç acaba olayı tam anlamı ile ortadan mı kaldırır yoksa belli bir dönem için mi şifa buldurur? Ünlü Dr. Mark Hyman diyor ki; Uykusuzluk çekiyorsanız ertesi günkü halsizliğinizi bir ilaç ile tersine çevirebilir ve o gün zinde olabilirsiniz ama doğru tedaviniz yine de uykunun bizzat kendisidir. Bağırsak iltihabınız var ve bu B12 eksikliğine ve bu yolla depresyona sebep oldu ise depresyon tedavi edici bir ilaç kendinizi biraz iyi hissettirir ama doğru tedavi sindirim yollarını iyileştirerek B12 eksikliğini gidermektir.

Obez bir genç kız idrar kaçırıyorsa ameliyat ile yarar görebilir ama zayıfladığında karın içinde balon şeklindeki idrar kesesine olan baskı kalkacak ve idrar kaçırma kaybolabilecektir. Yıllardır sırt ağrıları nedeni ile ağrı kesiciler kullanan bir hasta şeker veya ekmeği diyetinden çıkartarak aniden düzelebilecektir. Tahıllarda bulunan gluten adlı proteine allerjisi olan insanlarda yaklaşık 55 adet hastalık görülebilmektedir. Depresyon, tiroit hastalıkları, eklem iltihapları bu hastalıklardan bazılarıdır. Bağırsaklar düzelene kadar bu maddeyi diyetten uzaklaştırmadan da asla başarılı tedaviyi gerçekleştiremesiniz.

Unutulmasın, elde bir sonuç var ise onu meydana getiren faktörler de vardır ve bu evrensel bir kuraldır. Bazen biz hekimler işin fonksiyonel kısmından uzaklaşıp daha pratik uygulamalar ile hastaları iyileştirme yoluna gidiyoruz. Bunda tabii ki hastadan detaylı bilgi alacak zaman ve çalışma koşullarının olmaması, tıp eğitim sistemindeki eksiklikler, hasta yoğunluğu, tanı olanaklarının çeşitliliği vs gibi onlarca faktör saymak mümkündür.

Eski bir atasözü ‘’sahip olduğun tek şey çekiç ise, her şey sana çivi gibi görünür’’ demektedir. Hastalık nedenleri o kadar fazla çeşitliliğe bağlı olabilir ki olayın aslını bulup onu ortadan kaldırmak çoğunlukla kesin başarıyı getirir. Kişisel ve çevresel hijyen, iyi beslenme, aktif bir yaşam sağlıklı olmak için temel kurallardır. İlköğrenim çağındaki bir kardeşimizin bile düşünmeden vereceği cevaplar bunlardır. Sağlıklı bir toplum için bu kuralların gereği yapılırsa hastalıkların büyük bir kısmının ortaya çıkmayacağı kesindir.

Tıp Tarihinde bazı dehalar vardır. 19. Yüzyıl’da yaşayan fizyolog C.Bernard bu dehalardandır. Her zaman hasta olmamak için vücudun iç dengesini korumak gerekir demiştir. Çevresel faktörler, yaşam tarzı, beslenme, egzersiz, iyi bir ruh hali bu dengeyi korumanın esaslarıdır ve hem iç hem de dış düşmanlarına karşı vücudu dirençli kılar.

Vücudu bir bataklığa çevirirseniz bataklıkta sadece sivrisinekler değil, timsahlar, yılanlar da bulunur. Birinden kurtulursanız bir diğerine yem olabilirsiniz.

YÜZ DÖNÜM BOSTAN

Yan gel yat osman diye çok güzel uyaklı bir deyişimiz vardır. Konuya buradan esinlenerek giriş yapayım. Hareketten sorumlu dokularımız kaslarımızdır. Bir çok hücreden oluşmuşlardır. Kasılma ve uzama yeteneğine sahip olan hücreler içerirler. Mekanik etkileri yanında, yani düzgün bir iskelet yapısı ile kamburluk, skolyoz, fıtıkların önlenmesi ve daha onlarcasının yanında kaslarımız enerjinin harcanmasına ana rolü oynarlar. Eğer yağ dokumuz yani enerji depomuz fazla ise bunu harcayıp tüketmek ile görevli organlar kaslarımız, özellikle çizgili kaslarımızdır…

Toplum olarak hareketi sevmiyoruz. Ama özellikle boş kalorili gıdalara aşırı düşkünüz. Boş kalori derken lif, mineral, sağlıklı yağ, protein içeriği çok az, nişasta ve sağlıksız trans yağlar ile dolu gıdalar kastedilmektedir. Fast-food tarzı gıdalar, poğaça, makarna, asitli içecekler, beyaz pirinç, şeker ve şeker içeriği çok fazla olan maddeler bunlara örnektir.

Dünyanın en tanınmış tıp merkezlerinin birinde yapılan bir çalışma makale olarak yayınlanmış. Makaleye göre her gün hızlı tempoda yarım saatlik bir yürüyüş sizi ortalama 7 yıl daha fazla yaşatıyor. Araştırmacılar 50 veya 60 larında olan bireylerin hareketli bir yaşam tarzına başlaması ile kalp krizinden ölmelerinin yarı yarıya azaldığını belirtmektedirler. Olayın temelinde yatan sebep, genetik şifremizin yazılı olduğu DNA denilen hücre içi maddenin egzersiz ile gençleşmesi, en azından yaşlanmasının yavaşlatılmasıdır.

Sporunu yapan, beslenmesine dikkat eden insanların 80 inde bile 60 yaşlarında görülmesinin sebebi budur. DNA larını genç tutmakta ve hücreleri daha geç yaşlanmaktadır.

Ne diyor yüce mevlam, Biz insanların kaderini kendi amellerine bağlı kıldık. Var mı itirazı olan?