Tarım ve Orman Şurası'nda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, küresel ekonominin ciddi bir belirsizlik ile karşı karşıya olduğunu söyledi.

Bakan Şimşek "Bugün ciddi bir şekilde korumacılık, yeni normal diye addedilebilir noktaya gelmiş durumda" dedi. 

Bakan Şimşek, Türkiye'nin mevcut tarifelerden daha az etkileneceğini söyledi. Bakan Şimşek, "Türkiye'nin ihracata bağımlılğı benzer ülkelere göre daha düşük, ticaret savaşının etkileri görece az olacak" ifadesini kullandı.

Bakan Şimşek, Türkiye ihracatının yüzde 80'inden fazlasının yakın ve dost ülkelere yapıldığını vurguladı.

Bakan Şimşek, Şura'da yaptığı konuşmada şunları söyledi;

"Çiftçilere güçlü destek vermeye devam edeceğiz. Tarımda kullanılan kredilerin faizinin %70'ini Hazine olarak biz destekliyoruz, biz ödüyoruz. 

Dünyada karşı karşıya olduğumuz en büyük sorun belirsizlik, sadece ticaret politikalarındaki belirsizlik değil, küresel ekonomi ciddi bir belirsizlik ile karşı karşıya. Dünyada dengeler değişiyor ve bunun yansımaları bize belirsizlik, oynaklık ve daha karmaşık bir küresel makro arka plan ile bizleri karşı karşıya bırakıyor. 

Bugün ciddi bir şekilde korumacılık, yeni normal diye addedilebilir noktaya gelmiş durumda. Türkiye'nin ihracata bağımlılığı benzer ülkelere göre daha düşük. GSYH'mizi üretirken ihracat bazlı değil, iç talep bazlı gitmişiz, dolayısıyla bize yansımaları başka ülkelere göre daha sınırlı olacak, çünkü bizde belirleyici olan iç pazardır. 

2024'te yapılan bir araştırmada korumacılığın mevcut haliyle kalması halinde küresel ekonomide Almanya-Fransa büyüklüğünde kayıp yaşanabileceği ifade ediliyor, korumacılık o zamanki haliyle kalmadı. İhracatın kural bazlı ülkeler dışında kalan önemli bir kısmı bu tür coğrafyalara olduğu için dış ticaretteki korumacılığa karşın bize benzer ülkelere göre göreceli olarak daha az etkileneceğiz. Türkiye'nin borcunun milli gelire oranının göreceli düşük olması demek bizim büyüme noktasında potansiyelimizin yüksek olduğunu, bunun önemli bir bariyer olmayacağını ifade etmek istiyorum.

Türkiye'nin demografik avantajı 20 yıl daha devam edecek.

ENFLASYON
Programımızın bir hedefi var; sürdürülebilir yüksek büyüme ve adil dağılımı, bu hedefe ulaşmak için fiyat istikrarı, yani enflasyonun tek haneye indirmek ve mali disiplin hedefliyoruz. Programın özü kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşüm programı. 

Ciddi bir enflasyon sorunu ile karşı karşıya olduğumuz ortada ama önce enflasyonu kontrol altına aldık, kontrol dönemiydi, 2024 ikinci yarısından itibaren dezenflasyon dönemine girdik. Türkiye'nin büyük bir deprem yaşadığı ve o yaraların sarılması için harcama yaptığımız dönemde bütçe açığını kontrol altına almasaydık ve para basılarak finanse edilseydi enflasyon ne olurdu sağduyulu insanlara bırakıyorum. 2023 ortalarında 55-60 milyar dolayında cari açık, rezervlerde yetersizlik ve ciddi bir KKM sorunu ile karşı karşıyaydık, program ortaya konulmasaydı enflasyonu nerelere götürürdü analizi gerekiyor. Bu iki hususu bir kenara bırakacaksak, dezenflasyonda bir başarı var, üç aşağı beş yukarı diyebilirim ki programa uygun gidiyor. Son yaşanan oynaklığın kalıcı bir etki yaratacağını düşünmüyorum. 

Liradaki yüzde 3-3,5 civarındaki bir değer kaybı dolara karşı, sınırlı bir etkisi Nisan ayında olabilir ama orta vadeli 1 yıl ve ötesine baktığımızda orta vadede dezenflasyonisttir. Hizmet enflasyonunda katılık var, kiralarda yüzde 25 üst limitini artırdık, eğitimde müdahalemiz söz konusu değil, bunun yansımaları var geçmişten gelen, ama net bir şekilde enflasyon düşüyor ve düşmeye devam edecek çünkü bu bizim en büyük önceliğimizdir.  Bu sene yüzde 19-29 aralığı orta nokta yüzde 24, 2025 yüzde 6-18 aralığı, orta nokta yüzde 2 , 2027'de nihai olarak tek haneye indirme hedefimiz var.

Bütçe açığını azaltıyoruz, gelirler politikası daha destekleyici, yönetilen yönlendirilen fiyatları enflasyon hedefinin altında veya yakın tuttuk. Bütçe açığını bu sene düşürmeyi hedefliyoruz, büyümede öngördüğümüzden daha fazla yavaşlama olabilir, bütçe performansını sınırlayabilir, bizim ana maksadımız TCMB'nin elini güçlendirmek ve enflasyonu aşağı çekmekti.

BÜTÇE AÇIĞI, KUR KORUMALI MEVDUAT VE TÜRKİYE'NİN CDS'Sİ
Petrol fiyatlarındaki düşüşten en olumlu etkilenen ülkelerin başında geliyor, brüt dış finansman ihtiyacı da hızlı bir şekilde azalıyor. Petrol fiyatlarındaki düşüşten en olumlu etkilenen ülkelerin başında geliyor, brüt dış finansman ihtiyacı da hızlı bir şekilde azalıyor. Büyümede bir dengelenme var, iç talebin katkısı yüzde 8, hızlı büyüme beraberinde cari açık ve enflasyon getiriyor, bundan dolayı önemli hedeflerimizden biri büyümeyi daha sürdürülebilir dengeli hale getirip ondan sonra yüksek büyümenin temellerini ulaştırmak. 

Kısa vadede enflasyonu düşürürken büyümede dengeyi getirmek, sonrasında yüksek büyümeye temel oluşturmak. İstihdam piyasasında şu an oldukça iyi bir noktadayız, 1 milyona yakın net istihdam oluşturduk, işsizlik oranları düşüyor. Erkekler için işsizlik oranı tarihin en düşük düzeyinde, kadınlar için de işsizlik oranı hızlı bir şekilde düşüyor. Bu program sayesinde kırılganlıkları azalttık, ekonominin iç ve dış şoklara karşı dayanıklığını artırdık. Eleştiriyorlar, rezervler neden kullanılıyor, rezerv, şoklara karşı bir tampondur, Türkiye'nin rezerv pozisyonu IMF tanımına göre 1'dir, 1 demek rezerv yeterliliği sağlanmıştır. 

KKM Türkiye için önemli bir koşullu yükümlülüktü, bunu azaltmak Türkiye'ye ilişin belirsizlikleri azaltmak anlamına gelir , 22 milyar doların altına düşürdük, KKM'den çıkış piyasalarda oynaklık ve sorun yaratmadan program sayesinde başarılı bir şekilde sağlanıyor. CDS'in son artışı tamamen 1-2 haftalık oynaklığa bağlayanlar var, son 3-4 güne bakın ABD'nin açıkladığı korumacılık tedbirlerine bakın birçok ülkenin CDS'i bizden daha çok arttı. CDS'teki göreceli hareket bize benzer ülkelere göre çok iyi bir performans ortaya koyduk demektir. Sanayide katma değer zinciriyle yukarı çıkmak, daha yüksek teknolojiye çıkmak bizim için kritik alandır, yatırım ortamının iyileştirilmesi, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi alanlarında iyileşme var.

Eksiğimiz ne? Arzuladığımız düzeyde yüksek teknolojide ürün üretmiyoruz. Yüksek teknolojide 8 ana alanda 30 ürüne, 2030'a kadar 30 milyar dolar bir destek sağlanacak, şu ana kadar 7 milyar dolardan fazla yatırım başvurusu yapıldı, süreç devam ediyor. Yüksek teknolojide ürünleri kredi ile destekliyoruz, Türkiye'nin hem üretim kompozisyonunu hem de dış ticaret dengesini kalıcı şekilde iyileştireceğiz."