Kıymetli okurlarım.Nasıl ki bir ülkenin iç ve dış düşmanlara karşı savaşan kuvvetleri varsa, istihbarat ağları varsa vücudumuzda da bunun aynısı olan sistemler var ve bu sisteme bağışıklık sistemi adını veriyoruz. Vücudumuz normalde birkaç yolla düşmanları ile mücadele eder. Sizlere yazılar yazarken, çeviriler yaparken kesinlikle akademik dil kullanmam ve her okuyucumun anlayabileceği şekilde yazarım. Bağışıklık sistemini de 3 kısımda böyle anlatayım.

1-İLK SAVUNMA HATTI: Cildimiz, sindirim sistemimiz (Çok fazla koruyucu sistemlere sahiptir ve ilk savunma hattımızın % 80 ini üstlenir), solunum sistemi ve boşaltım sistemimiz içerdiği bir takım hücre ve donanımlarla mikroplara karşı bizi korur. Bu sistemlerin zarlarında bulunan yapılar bu işlemi gerçekleştirirler.

2-İKİNCİ SAVUNMA HATTI: Çoğunlukla doğuştan itibaren oluşur. Anne doğum kanalından, anne sütünden alınan eğitimler ile makrofaj, nötrofil ve doğal katil hücrelerimiz bu savunma hattında rol oynar ve mikropları yok eder.

3-ÜÇÜNCÜ SAVUNMA HATTI: Bu B ve T hücreleri dediğimiz hücreler ile gerçekleştirilir. B hücreleri düşmanı tanıdıktan sonra onu diğer hücrelere tanıtmak ve düşman maddeye yapışıp onun yok edilmesini sağlamak üzere antikor denilen proteinler üretir. T hücreleri ise sitokin denilen maddeler ile vücudu alarma geçirir, enfeksiyonlardaki trafiği bunlar direkt olarak yönetirler. Çoğu zaman bu bağışıklık sistemi kuvvetli olanlar (SARS-Cov-2 de olduğu gibi) farkında bile olmadan mikropları öldürürler.

Bağışıklık sistemi zayıf olanlarda en sık görülen neden yeterli gıda alamamadır. Bunun dışında stres, toksik madde birikimi (ağır metaller gibi), genetik faktörler, insülin direnci, az ve yetersiz uyku, kötü alışkanlıklar, madde kullanımları, spor yapmama, kirli evler ve kirli eller, soğuk ortam da bağışıklık sisteminin gücünü azaltır.

Şu yanlışa asla düşülmemelidir. Bazı TV kanallarında ballandıra ballandıra anlatılan öyle maddeler var ki (örneğin zencefil) sanırsınız ki bunu aldığınızda hiçbir enfeksiyona yakalanmazsınız. Oysa bu antioksidanların cenneti sayılan Hindistan’da koronavirüs etkeninin ne kadar can aldığını izliyorsunuzdur. Bu nedenle bilgi kirliliği ile doldurulan dünyamızda her söze ve anlatılana inanmayın. Sizlere aşağıda sayacağım bazı besinler ve moleküller bağışıklık sisteminizi güçlendirerek enfeksiyon hastalıklarına direncinizi arttırır. Ancak unutulmasın ki bu besinler, sizin aksini yapan kişilere göre sadece daha dirençli olmanızı sağlar. Vücudunuzun askerlerinin halen ne yaparsanız yapın bir çok mikrobu öldüremediğini bilin. Aşılama olmadan kuduz ve tetanoz mikrobunu yok edemediği gibi…

Bol yeşillik antioksidan depoları demektir. Batı literatürü soğan, sarımsak, lahana, kabak, havuç, turp ve baharat grubundan da karanfil ve sumağı ön plana çıkartıyor. Meyvelerden nar, berry grupları ve limon ön plandadır. Doğal ortamından gelen kasaplık hayvan etleri, tereyağı, et suyu çorbaları, bir çok bitki çayı (biberiye, nane, kekik, kuşburnu, rezene gibi), tartışmasız olarak probiyotiler ve prebiyotikler, omega-3, B grubu vitaninler, E ve C vitaminleri, CLA denilen antikor düzeyini arttırdığı kanıtlanan molekül ve su. Evet su inanamayacağınız düzeyde bağışıklık sistemimiz için yararlıdır.

O zaman tam bir mucize beklemeden ama savaş gücünü maksimuma çıkartan bir immun sistem için kısaca olay belli. Stres yok, doğal beslen, iyi uyu ve spor yap.

YAŞ İLERLEDİKÇE SUYUN ÖNEMİ DAHA DA ARTIYOR

Kıymetli okurlarım. Yaş ilerledikçe susuzluğumuzu bize hissettiren ve vücudumuzda farklı yerlere yerleşmiş olan su reseptörleri (susuzluk algılayıcıları) azalır. Bu nedenle ciddi su ihtiyacı olana kadar susuz olduğumuzu hissetmeyiz. Özellikle 60 yaş üstü kişiler susamayı beklemeden belirli saatlerde su içme alışkanlığı kazanmalıdırlar. Yaza ani giriş yaptığımız şu günlerde buna dikkat edilirse bir çok yaşlımızın hastanelere, acil servislere gitmesini önler, yüksek tansiyon ve sıcak çarpması riskini de en aza indiririz. Benim hekim olarak yaz başlamadan sizlere yapabileceğim en iyi önerilerden birisi budur.

Sağlıklı ve huzurlu günlerimiz, koronadan kurtulduğumuz yaz aylarımız olsun.