Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın ikinci duruşmasına tutuklu sanık F.Ç. ile tutuksuz sanık C.Ç., tanıklar, çiftin çocukları ve taraf avukatları katıldı. Davaya ayrıca Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi de müdahil oldu. Sanık F.Ç., mahkemedeki ifadesinde suçlamaları kabul etmediğini belirterek, "Bu kadına fuhuş yaptırıldığını ben öğrendim. Cansu ismini kullandırıyorlarmış. Bu bilgileri emniyete verdim. Benim vicdanım rahat. Eşimi bu şahıslar öldürmüş olabilir. Benim olayla ilgim yok. Olaydan sonra da hiçbir yere kaçmadım. Emniyet ne zaman çağırdıysa gittim. O yüzden beraatime karar verilmesini talep ediyorum" dedi.

Kardeşi C.Ç. ise olayla ilgili hiçbir alakasının olmadığını söyleyerek, "Yengem namuslu biriydi, başka bir ilişkisi olduğuna veya uyuşturucu kullandığına inanmıyorum. Daha önce de ağabeyimle tartışmaları oluyordu. Ben gidip konuşuyordum, sıkıntıyı çözüyordum. Kaybolduğu gün de ağabeyim bana ’Üzerinde silah var, git bir delilik yapmasın’ dedi. Ben de peşinden gittim. Gittiğimde mahallede çocuklarıyla konuşuyordu. Yengemin öldürülmüş olduğundan da çok üzgünüm" ifadelerini kullandı.

"Kimse annemi aramıyor, herkes onu suçluyordu"

Tanık olarak dinlenen çiftin oğullarından A.H.Ç. ise anne ve babasının sürekli tartıştığını belirterek, "Ancak bu tartışmalar kısa süreli sürerdi. Babam bana sürekli ’ihanet var’ diyordu. Annem kaybolmadan kısa bir süre önce de yine babamla kavga etmiş ve evden gitmek istemiş. Hatta otogara da gitmiş ama sonradan vazgeçip eve gelmiş. Bundan sonra babam annemin telefonuna el koymuş. Annem kaybolduğunda kardeşim beni aradı ve babam ile annemin birlikte gittiğini, haber alamadıklarını söyledi. Ben bir gün boyunca ikisine de ulaşamadım. Bir gün sonra babama ulaşabildim ve uyuyordu. Ben ’eşin kayıp niye bu kadar rahatsın’ dediğimde ’biz de insanız, uykusuzuz’ diye cevap verdi. Sürekli bize annemin kaçtığını, kaybolduğunu söylüyordu. Olayı anneanneme bile söylememişler. İşin en ilginç yanı da olaydan sonra kimse annemi aramıyor, herkes annemi suçluyordu. Babam ilk günlerde çok kızıyor, küfür ediyordu ama sonra bana ’merak etme anneni bulacağız’ demeye başladı. Annemle ilgili kaygılanan tek kişi bendim. Bir süre sonra kuzenim beni arayarak Silifke ilçesinde bir kadın cesedi bulunduğunu söyledi. Ben de babamı arayarak, polisten bilgi almasını istedim. Babam da ’bir şey olsa bizi ararlardı’ diye cevap verdi ve o günden sonra bir hafta babamdan haber alamadım. O bulunan ceset benim annem çıktı" şeklinde konuştu.

Sanık avukatının "Babanın anneni öldürdüğünü düşünüyor musun" sorusu üzerine öfkelenen A.H.Ç., "Böyle bir soru soramazsınız. Bu olay yorumlanacak bir olay değil. Sadece bana değil hiçbir çocuğa bu soruyu sormayın" dedi.

Daha önce müşteki olarak dosyada yer alan A.H.Ç., şikayetçi olmadığını da dile getirdi.

Savcı, mütalaasında F.Ç.’nin tutukluluk halinin devamına, C.Ç.’nin de tutuklanmasına karar verilmesini istedi.

Mahkeme heyeti ise F.Ç.’nin tutukluluk halinin devamına, diğer sanığın da tutuksuz yargılanmasının sürmesine karar vererek, duruşmayı 9 Nisan’a erteledi.

Olayın geçmişi

Mersin’in Silifke ilçesinde 2 Aralık 2016’da denizde parçalanmış halde bulunan cesedin, Derya Çilsal’a ait olduğu belirlenmiş, bunun üzerine karısının kaçtığı iddiasıyla polise başvuran F.Ç ile kardeşi gözaltına alınmıştı. Şahıslar hakkında 2019 yılında hazırlanan iddianamede tutuklanan F.Ç. hakkında "canavarca hisle, kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmiş, tutuksuz yargılanan kardeşi için de "Suçun delillerini yok etmek, değiştirmek veya gizlemek" suçundan 5 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti.