AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan başkanlığında toplandı.

Basına kapalı gerçekleşen AK Parti MYK toplantısının ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik MYK gündemini kamuoyuyla paylaştı. Çelik, Karabağ'da düzenlenen sözde seçimlere ilişkin kendisine yöneltilen soruya, "Karabağ'daki sözde seçimler bölgedeki istikrara darbe vuran bir hareket" şeklinde cevap verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Kalıcı ateşkes büyük önem arz ediyor” Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Kalıcı ateşkes büyük önem arz ediyor”

15 Temmuz darbe girişimine verilen cevabın geçmişteki tüm darbelere ve darbe kültürüne verildiğine vurgu yapan Çelik, “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Eylül darbesini kınarken 20 Temmuz darbesi diye bir kavramdan bahsediyor. Ayrıca 'sivil darbeciler' diyerek seçim sonuçlarına dönük olarak seçim sonuçlarını kabul etmeme şeklindeki tavrını sürdürmeye çalışıyor. 20 Temmuz'da Türkiye Cumhuriyeti hükümeti kendisine kanunların verdiği yetkileri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin verdiği yetkileri kullanarak o gün darbe girişiminin sonuçlarını durdurmaya karşı çok önemli tedbirler aldık. O günden beri kanun içerisinde, hukuk içerisinde alınan tedbirlere Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi bir sivil darbe diyerek aslında darbecilerin kullandığı bir literatürü kullanarak, sürekli olarak aslında 15 Temmuz'daki darbe girişimine bir mazeret üretmeye çalıştıklarının farkında değiller. Ya da farkındalar ama maalesef bu çirkin, kirli yolu takip etmeye devam ediyorlar” değerlendirmesini yaptı.

“Darbecilerin kullandığı argümanlar CHP Genel Başkanı tarafından kullanılıyor”

“Darbecilerin sivil siyaseti aşağılamak için kullandığı argümanların aynısı CHP Genel Başkanı tarafından bir kere daha 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrasında aldığı yenilgiyi meşrulaştırmak, aldığı yenilgiye mazeret üretmek için kullanılmaya çalışılıyor” diyerek CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na tepki gösteren Çelik, şöyle konuştu:
“Seçilen hükümetin meşruiyeti yokmuş’ diyerek aslında bir kere daha lafın nereye gittiğini bilmeden, kendi demokrat olmadığını ispat eden Cumhuriyet karşıtı bir açıklama yaptı. Sonuç olarak seçim sonuçları millet iradesiyle tecelli etti. Bunu tanımayan kişiler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve onun etrafındaki bu literatürü kullanan birkaç kişi. Bunun gayrimeşru olduğunu söylememize rağmen videolar çekip 'biz bu şekilde konuşmaya devam edeceğiz' diyenler var. Bu şekilde tabii ki konuşmaya devam edeceksiniz, biliyoruz. Başka türlü bir demokratik yaklaşım, bir demokrat duruş da var, onu sizden beklemiyoruz. Ama ilk defa bu derece darbecilerin kullandığı argümanların bir siyasi partinin yönetici heyeti ve genel başkanı tarafından açıkça ve alenen kullanıldığı görülüyor. Hiçbir mahcubiyet duymadan, sıkılmadan bunun kullanıldığı görülüyor. Bunun da kaydını bir kere daha düşmüş olalım. Milletimize bu durumu bir kere daha arz ediyoruz.”

“BM’nin girişimiyle oluşan tahıl girişimi anlaşmasının yeniden canlandırılması gerekiyor”

Tahıl krizine ilişkin de konuşan Çelik, Rusya-Ukrayna savaşında barış konusunda ısrarcı olanın bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye olduğunu, Erdoğan’ın tahıl koridoru anlaşmasının yenilenmesi konusunda girişimlerini sürdürdüğünü ifade ederek, “Burada önerilen Türkiye, Rusya, Katar şeklindeki iş birliği de kıymetli. Ama öncelikle bu şekilde bir şeyin tamamlayıcı olarak gündeme gelmesi gerektiğini değerlendiriyoruz. BM’nin girişimiyle oluşan tahıl girişimi anlaşmasının yeniden canlandırılması gerekiyor. O canlandırıldıktan sonra bunların hayata geçmesi daha kolay olacaktır. BM aracılığıyla müzakere, Türkiye'nin esas pozisyonunu oluşturmaya devam ediyor. Müzakereler tabii ki BM aracılığıyla yapılmalı. Karadeniz girişimine desteğimiz sürüyor. Bunların canlanmasıyla birlikte bu üç inisiyatifin tamamlayıcı bir rol oynaması çok daha kıymetli olacaktır” dedi.
Afrika Birliği’nin G20’ye üyelik talebinin kabul edilmesinin önemine işaret eden Çelik, Türkiye’nin öncülük ettiği pek çok konunun zirve bildirgesinde yer aldığını hatırlatarak, İstanbul Anlaşması’nın sonuç bildirgesine girmesinin önemli olduğunu söyledi.



“Düşünce hürriyeti adı altında din ve ayaklar altına alındığı, nefret suçlarının giderek yaygınlaştığı bir tablo ortaya çıkıyor”

Kutsal kitaplara dönük saldırıların dünyada faşist bir dalga halini aldığını vurgulayan Çelik, “Maalesef demokratik ülkelerin bağışıklık sistemi, bu faşist dalga karşısında yetersiz kalmaktadır. Buna karşı tedbir geliştirememektedirler. Düşünce hürriyeti adı altında din ve ayaklar altına alındığı, nefret suçlarının giderek yaygınlaştığı bir tablo ortaya çıkıyor. Buna karşı biz duruşumuzu net bir şekilde ortaya koyuyoruz ve demokratik bütün ülkeleri buna karşı tedbir almaya çağırıyoruz” diye konuştu.

Türkiye-AB ilişkileri ve vize serbestisi

Çelik, seçimlerden sonra ortaya çıkan tabloyla AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin sıkılaşmaya başladığı, söylemlerin daha pozitif bir ortama döndüğü gelişmelerle karşı karşıya olunduğunu aktararak, “Bu çerçevede vize serbestisi ile gümrük birliğinin güncellenmesi meselesi öne çıkmaktadır. Vize serbestisi konusunda değişik modeller üzerinde çalışılıyor. Şimdi gelinen noktada siyasi saiklerin geri plana bırakılarak çok daha yüksek bir ivmenin kaydedilebileceği bir ortam içerisindeyiz. Dünya bu kadar istikrarsızlaşırken, dünya üzerinde bu kadar çalkantılı ve kaotik gelişmeler olurken Türkiye, Avrupa Birliği ilişkilerinin daha istikrarlı bir yapıya kavuşması ve ilerleyen somut sonuçlar alan, yol kat eden bir yapıya kavuşması kıymetli olacaktır” açıklamasını yaptı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilediği bölgelerdeki çalışmaların gündemlerinde olduğunu hatırlatan Çelik, depremzedelerin asla unutulmadığını ve deprem bölgesindeki hayatın normal dönünceye kadar çalışmaların sıkı bir şekilde süreceğini dile getirdi.

Karabağ'daki sözde seçimler

Dağlık Karabağ’da yapılan ‘sözde’ seçimleri de değerlendiren Çelik, “Dağlık Karabağ'da Ermeniler tarafından yapılan sözde seçimin hiçbir meşruiyeti yoktur. Azerbaycan'ın reddettiği şekilde Türkiye Cumhuriyeti de aynı şekilde reddetmiştir. Korsan seçim diyebileceğimiz bu sözde seçimin yapılmış olması bütün yürüyen istikrar süreçlerine darbe vuran bir şey. Şunu unutmamak gerekir ki sonuçta bütün bir bölge barışı düşünülerek bu yapılıyor. Paşinyan, Cumhurbaşkanımızın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilgili törene de gelmişti. Bu bütün bölgenin refahı için düşünülen bir barış projesi. Şimdi bu korsan seçim ve sınıra silah yığarak bu gerginliği yükseltmek başkalarının işine belki yarayabilir ama Ermenistan'ın işine yaramayacağı açıktır. Ermenistan'ın bu tür girişimlerden, o bölgede gerilimi artıracak yaklaşımlardan uzak durması gerekir. Burada Türkiye kuşkusuz Karabağ Savaşı’nda olduğu gibi kardeş Azerbaycan’ı tümüyle desteklemektedir” şeklinde konuştu.

Sezgin Tanrıkulu'na TSK tepkisi

Çelik, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun bir televizyon kanalında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelttiği iddialara ilişkin, “Teröre destek veren açıklamasını CHP’nin seçim döneminde terör örgütlerinin desteğini alan bir kampanya yürütmesinin bir neticesi olduğunu düşünüyorum. Burada gördüğümüz şey şudur ve bu çok üzücüdür; CHP’nin terör karşısındaki kurumsal bağışıklık sistemi çökmüştür, kurumsal açıdan bağışıklığını kaybetmiştir. Özellikle son zamanlarda dünyanın en etkili mücadelesini veriyoruz ve bunun çeşitli yerlerden bir şekilde zedelenmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu zedeleme faaliyetlerinin içerisinde Meclis’teki bir milletvekilinin olmaması gerekir, CHP milletvekilinin hiç olmaması gerekir. Ama maalesef bu duruma düşmüşlerdir ve bu sistematik bir tavır olarak geliyor. Vatandaşlarımızın CHP’deki bu kurumsal bağışıklık sisteminin çökmesi konusunu iyi değerlendirdiklerini düşünüyorum. Biz bir kere daha bu açıklamaları kınıyoruz. CHP’nin de doğru bir karar alarak bu açıklamalar karşısında parti tüzükleri ya da başka birtakım mekanizmalarla en sert tedbirleri ortaya koymaları lazım” dedi.

KKTC'deki gelişmeler

-BM Barış Gücü şunu değerlendirmeli, Kıbrıs'ta tek bir otorite yok. İki eşit devlet olarak sonuçlanması gerektiğini değerlendiriyoruz ama BM sadece tutup da Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni yegane otorite olarak değerlendirirse yanlış yapar. Şimdiye kadar Rum kesiminin istekleri kabul edilmiş, ancak insani gerekçelerle ortaya konan KKTC iradesi engellenemez. Onların arkasındayız, sonuna kadar destek veriyoruz, yaralanan askerimize geçmiş olsun, sorumlu olanlara gereken tedbir uygulanmalı.