Meslek hayatım boyunca hep şu özellikleri taşıyan insanlardan uzak durmaya çalıştım. 1-Her şeyi ben bilirim diyenlerden. Bunların eline birileri çekiç verdikleri ve çekici iyi kullandıkları için herkesi çivi gibi görmüşlerdir. 2- Cahil olup, cahilliklerini bilmeyenlerden (eğitimli olup cahil olanları da işin içine katıyorum).

Artık Dünya’nın pek çok ülkesi obezite ve buna bağlı ölümleri en ciddi hastalıkların başına koydu. Hastalık diyorum. Bu kadar önlem alınmasına, tedavi yaklaşımlarına rağmen çığ gibi büyüyen bir hastalık. Kimseyi eleştirmeden, küçümsemeden, iyi niyetinden şüphe etmeden de bu hastalığın sadece bir takım listeler ile çözülemeyeceğini belirtmek istiyorum. Neden mi? Yakın bir geçmişte Boston Üniversitesi’nden Prof. Dr. Andrew Stokes ve Ekibi, obeziteden kaynaklanan ölüm oranları günümüze kadar hep küçümsendi diyor. Hatta bilinçsiz bir şekilde kilo kaybetseniz bile erken ölüm riskinizin % 27 daha fazla olduğunu belirtiyor. Kıymetli okurlarım. Sadece ayna karşısında şeklinize bakıp ben ne oldum denilecek bir fizik kusur değil obez olmak. Şakaya almayın.

Aristo der ki, En büyük suçlar zaruri olanı değil fazla olanı elde etmek istediğimiz için işlenir. Yani eskilerin dediği doğru. Her şeyin fazlası zarar…

Ben vücudun yağlanması ile ilişkilendireceğim yazımı tabii ki. Erişkin bir erkeğin vücudunda bulunması gereken yağ oranı maksimum % 18, kadında ise % 22 dir. Bu oranı daha az gösteren çalışmalar da var. Yağ dokumuz ne kadar artarsa vücuttan alacağınız verim de dikenlik, çalılık miktarı çok olan bir bahçeden alacağınız verim ile eşdeğer gibidir.

Hekimleri eleştiren çok hasta görmüşsünüzdür. İyi hekim, eh işte veya berbat, bir şeyden anlamıyor, az daha canımızdan oluyorduk gibi. Peki ya hastalar. Bugün de onları eleştirelim. Hekim, hemşire, ve diğer sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara değinmeyeceğim çünkü sayfam yetmeyecek, belki de kırıcı olacağım.

Hastalar muayeneye geldi. Kan şekeri yüksek ve obez olanları ele alalım. Muayene ve tetkikler bitti. İlaç ve önerilerinizi sıralıyorsunuz. Tatlıyı kes yoksa bu şeker ve yağlanma seni ciddi sıkıntılara sokacak dediniz. Bakın şimdi nasıl bir gruplaşma çıkıyor ortaya. A grubu: Hasta tamamen sizi dinler, dediklerinizi uygular. B grubu: ilk 10 gün korktuğu için sizi dinler ve bu günler içinde bir miktar da rahatlar. Yavaş yavaş kaçamaklar başlar ve eskisinden daha fazla yemeye başlar. C grubu: daha doktordan çıkar çıkmaz bir pastaneye gider. Tatlısını yer, ardından da restorana gider.

Bir müddet sonra A grubu hastalar rahatlamıştır. Daha zinde kalkar, etrafındakilerden hep olumlu şeyler duyar, önceleri nefes nefese yaptığı iş artık onun için basit hale gelmiştir. Doktora, ilaca pek ihtiyacı kalmaz. Diğer guruptakiler ise tansiyon yüksekliği, şekerin fazla artması, şiş karınlarından dolayı rahat nefes alıp verememe (ve buna bağlı gece gelen göğüs ağrısı ve ertesi gün bitkin hissetme) belirtileri ile kalp krizlerine, felçlere, kanserlere yakalanırlar. Bazıları yatalak olur, bazıları ani olmak üzere ölürler.

Sağ kurtulanlar tekrar doktora giderler. B grubundakiler bu kez gerçekten korkmuştur. Hekim ne derse can kulağı ile dinler ve bayağı bir süre ilaçla sonra da belki ilaçsız olarak yaşamlarına devam ederler. C grubundakiler de korkmuştur. Hekimi dinlerler ama 10-15 gün sonra yine kuralları bozarlar. Bu gurubun sonu kaçınılmazdır. Ama unutulmaması gereken bir gerçek de hastanın çektiğinin kat katını hasta yakınlarının çektiği gerçeğidir. Onların ne günahı var sen boğazımı tutamadın, işin ehlinin önerilerine kulak asmadın diye…

Anadolu’da bir söz vardır. Allah ettiğini yarına bırakır ama yanına bırakmaz. Bu, genelde yapılan kötülükler ile ilişkili bir sözdür. Ama boğazımızı çöp tenekesinin kapağı, midemizi ve bağırsaklarımızı da çöp tenekesi haline getirirsek bize teslim edilen bedene kötülük yapmıyormuyuz?

Bu dünyada bazıları fark etmese de mükemmel bir adalet sistemi var. Ona ilahi adalet diyoruz. Bizler bozmaya çalışsak da o dirhem şaşmıyor. Onun içindir ki ne koyarsanız aşınıza, o geliyor kaşığınıza.

PROBİYOTİK DEPOSU GIDALAR KAN ŞEKERİNİ DÜŞÜRÜYOR

ABD’de erişkin nüfusun yarısı ya şeker hastası ya da prediyabet (kabaca akşam sabah şeker olacaklar). Kasım 2021 Tarihli bir makale düzgün ilaç kullanılması, dikkatli beslenme ve düzenli egzersizin bu hastalıkta ihmal edilmemesi gerekenler olduğunu belirtiyor. Ek olarak bu makale probiyotikten zengin gıdaların (turşu, yoğurt, sirke, peynirler gibi) insülin direncini kırmada çok etkili olduğunu ve kısa süre içerisinde HbA1c (3 aylık ortalama şeker düzeyleri belirteci) düzeylerinde anlamlı düşüşler sağladığını belirtmektedir.